Gezi davasında 18 yıla mahkûm edilen sinemacı Çiğdem Mater, hapishanedeki 500 gününü anlattı. Mater’in ilgili yazısı BirGün’de yayımlandı.
Mater’in Gezi davasının 500’üncü günü olan 7 Eylül için yazdığı söz konusu yazıda “Benim 2018’den beri öğrendiğim en mühim hayat bilgisi, Türkiye’de yargı sisteminin “paşa gönlüm kriterleri”yle (PGK) işlediği” ifadeleri kullanıldı. Mater, yazısında şöyle devam etti:
“En basitinden kendi koydukları kurallara, kaidelere, yasalara uysalar bana, bize yetecek. Uzak değil, yakın, torba yasa, Barış Pehlivan’ın tutuklanması. Yine yakın, Can Atalay’ın vekilliği, yasa net, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Balbay, Gergerlioğlu, Güven vs. kararları açık. AYM, Ankara’da, Norveç’te değil. Bu kararları alanlar 20 yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında atandılar, başka bir yüzyılda değil.
Uzak değil, yakın, Osman Kavala hakkında bir de değil, iki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı var, AİHM kararlarıyla ilgili Anayasa net: Uzak değil, yakın, Mücella Yapıcı aynı suçtan yargılandı, beraat etti, beraati onandı. Hukukun temeli: Aynı suçtan iki kere yargılanamazsın. Hadi bizim beraatimiz görmezden gelin…
Hadi Gezi’yi boşverin. Her gün gazeteler, televizyonlar ülkenin dört bir yanından PGK ile alınmış yargı kararlarının haberlerini veriyor, her seferinde mahkeme heyetindeki hakimlerin ilginç kariyer öyküleriyle. Ankara’da, Sincan Cezaevi kampüsündeki mahkeme salonunda, yıllardır, ayda iki hafta Kobanî davası adında bir hukuk garabeti sürüyor.
Hadi Kobanî’yi de boş verelim. Hemen hiçbirimizin bilmediği adli davalara götüreyim sizi. Ben de burada olmasam, bilmeyecektim. Bakırköy Kadın Cezaevi’nde 18 yaşından küçük, yasada ‘suça sürüklenen çocuk’ diye tanımlanan kız çocukları var. Okudum, yasa net, çocuklarda karar 330 günde (en fazla) verilir, diyor. Biz burada daha uzun kalan çocuklar gördük.
Denetimli serbestlik hakkına ‘kavuşmuş’ kadınlar görüyorum koridorlarda, tahliye edilmemişler, yok şundan, yok bundan. Sayısını bilemediğim kadar TC olmayan kadın, tercümansız mahkemelerde yargılanmışlar. Yıllardır istinaf ve Yargıtay kararlarını bekleyen kadınlar. Aileleri, paraları, avukatları yok, ‘makul süre’yi (neyse o?) bekliyorlar.
Cezaevlerindeki koşullara dair, AYM’ye bireysel başvuru süreci başladığından bu yana, AYM’nin verdiği onlarca ihlal kararı var, emsal gösterip, hapishane koşullarında en temel haklarınız erişmeye çalışıyorsunuz, PGK’ne tosluyorsunuz, yine. Hadi diyelim, AYM, Yargıtay, hapishanelere uzak mesafe, okuyoruz, duyuyoruz, (en önemlisi yaşıyoruz) ceza tevkif evleri kaidelerine de uyulmuyor.
Benim evrenim 500 gündür, haliyle hapishane, mahkeme falan. Öyle olunca örneklerim de hep buradan. Ama siz dışarıdakiler, bu örnekleri depremden yasaklanan konserlere, festivallere, iş cinayetlerinden nefret suçlarına İstanbul Sözleşmesi’nden (efsane bir PGK değil mi sahi?), ağaç katliamlarına, ziyadesiyle çoğaltabilirseniz. PGK zira, sadece burada değil, her yerde!
Mücella, Mine, Can, Hakan, Tayfun ve ben 500 gündür hapisteyiz, Osman Bey 2137 gündür, Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş hapiste yedi yıl doldurmak üzere. Adlarını bildiğim bilmediğim binlerce insan Türkiye’nin dört bir yanında cezaevlerinde, haklarında verilecek PGK’ne uygun kararları bekliyor.
Tutuklandığımız günden beri, 500 gündür gündelik hayatta en çok kullandığım üç kelime: Tuhaf, saçma, neyse. Kabul edin, duruma uygun!
Not: Bu arada, şahane pastacımız Mine 500’üncü günümüz için muazzam bir pasta yaptı, afiyetle yedik, çünkü paşa gönlümüz pasta istedi.”